Ödev Bilinciyle Hareket Etmek
Ödev ne demek?
Neden ihtiyacımız var?
İnsan başka hangi motivasyonlarla hareket eder ki?
Bu ve benzer soruların ardı arkası kesilmiyor. Özellikle günümüz hayatında… Bizim gibi, ortaokul lisede dinlediğiniz müziklerin, artık Nostalji radyolarında çalındığı yaşlardaysanız hele, insanı harekete geçiren motivasyonların, bu kadar kısa sürede bu kadar değişimi, sizi de rahatsız edecektir.
Ama, çağımızın başka bir hastalığına daha kapılıp (eleştiri), sadece sorundan bahsedip, bilgiç bilgiç bir kenara çekilip, birinin soruna çözüm bulmasını beklemek te doğru olmaz. O halde, bilebildiğimiz kadar, elimizdekini paylaşmaya çalışmak daha iyidir.
Ödev bilinci ile hareket etmek kavramı, http://www.erdemlersozlugu.org sitesinde şöyle açıklanıyor: “Yerine getirilmesi; insanlık duygusu ve insani yasa bakımından gerekli olan davranış ya da vazife bilinciyle hareket etmek. Yapılan iş karşısında mükâfat veya çıkar beklememe.”
Burada, çok temel bir konudan bahsediliyor ki, o da davranışlarımızın, içimizde yatan sebebidir. Neden bunu yapıyorum, neden böyle yaptım, şöyle mi yapmalıydım? Bu ve bunun gibi sorular, daima bizi meşgul ediyor, eminliğimizi elimizden alıp götürüyor. Daha sonra pişman olmamak için nasıl davranmalıydım? İnsanların davranışlarının temelinde değişik motivasyonlar olduğunun bilincindeyiz elbette. Aristo, “her insan iyiyi arar” diyor ve buradan Bilgeliğe ulaşan bir mantıksal süreç öneriyor.
Evet, her insan iyiyi arıyor, ancak bu, bir noktada kişiselleşme eğilimindedir. Benim için “İyi” nedir diye soruyorum ve hoşuma giden yâda ihtiyacım olan bir şeye göre davranışlarımı organize ediyorum. Örneğin, benim için İyi: bir ev sahibi olmaktır. Tüm hayatımı ve davranışımı buna adıyorum. Bu durumda, ben neye dönüşüyorum? Kime dönüşüyorum?
Bilmeliyiz ki, dünyamızdaki her etki, her eylem, bir sonuç oluşturur. “Ne ekersen, onu biçersin” atasözümüz, ya da etki – tepki prensibi olarak açıklanan fizik yasası bu durumu açıklayabilir belki. Davranışlarım, BEN varlığının kim olacağını belirliyor. Temel soru burada ortaya çıkıyor bence, ben kime ya da neye dönüşmek istiyorum? Ve bu soru da beni hayatımın amacına götürüyor: “bu hayatta ne için bulunuyorum?”
Eğer, bencil, kendinden başka kimseyi düşünmeyen, dünya yansa bir çöp samanı kalmayan bir kişi isem, bu hayatta bulunma sebebim kendi kişiliğimi var etmek, onun ihtiyaçlarını görmek olur. Bu durumda kişi kendi arzu ve isteklerinin kölesidir.
Hâlbuki davranışlarımı “İnsanlık duygusu ve İnsani yasa” ya göre organize edebilirsem, bunun sonucunda diğerlerini de düşünen, sadece kendisi için yaşamayan, fedakâr bir insana dönüşürüm. Hayatta bulunmam için bir sebep olduğunu fark ettiysem (bunun ne olduğunu bilmesem bile), artık bir arayışım var demektir. Amacını aramak ve keşfetmek, hayatını buna göre organize etmek, bunun çabası bile, bir maceraya dönüşür. Bu amaca kısaca Ödev diyebiliriz.
Bir kez Ödev fikri ile karşılaşınca insan, artık kendi duygu ve düşüncelerinden kaynaklanan arzu ve tutkusal isteklerinin önüne, ödevinden kaynaklanan davranışlar geçer.
Bu noktada Cömert olmak ön plana gelir. Çünkü kişinin kendi isteklerine rağmen başkaları için, İnsanlık nedeniyle davranabilmesi, karşılıksız ve gönüllü bir yaşam tarzı ortaya çıkartır. Burada karşılıksızlık ilkesini kısaca açmakta fayda var:
Ben yaptığım bir davranış ya da iyilik karşısında çıkar beklemiyor olabilirim, ancak sonunda şöyle diyorsam: En azından bir teşekkür etselerdi, adımı da şuraya yazsalardı vs. bu da başka bir planda karşılık beklemek olur. Maddi (fiziksel) bir dünyada yaşadığımız doğrudur. Ama başka planlarda da davranış ve eylemlerimiz de var ve hepsinin kendi planında Yasaları, ödevleri, erdemleri, kusurları var. Böylece her planın bizi beklentiye sokabilecek, alt duygularımızı harekete geçirecek arzusal ödülleri de var. Bir davranışımız sonucunda taltif beklemek, teşekkür beklemek daha fenası talep etmek Cömertliğe sığmaz.
Sonuç olarak Ödev bilinciyle hareket etmek, Etik yasaya uygun bir yaşam tarzı demektir. Erdemli bir yaşam tarzı demektir. Arzu ve isteklerim aksini söylese de yapmak gerekeni yerine getirmek demektir. Kendini diğerleri için yaşamaya adamak demektir.
Amacını keşfetmek ve en büyük macerasını yaşamak demektir.
Fahri KELEŞ