Asalet
Asalet kelimesi, Arapça Aṣl kökünden gelen “aṣālat أصالة köklü olma, esaslı ve sağlam olma, soylu olma” sözcüğünden gelir. Arapça ˀaṣl أصل “kök, soy” sözcüğünün mastarıdır.
Asalet kişinin kendi içinde değerli olma, saygı ve etik davranışlar görme hakkıdır. Aydınlanma çağının vazgeçilemez (ya da devredilemez) haklar kavramının bir uzantısı olarak ahlakta, etikte, hukukta ve politikada önem taşır. Bu terim, ‘asil davranmak’ gibi, kişisel eylemleri anlatmak için de kullanılabilir.
Ruh ve mana bakımından üstün ve kibar olma, saygı uyandıracak şekilde davranma anlamı da taşır.
Birçok kavramın kullanım alanına göre asıl taşıdığı anlamı kaybederek farklı anlamlar kazanması sebebiyle, asalet bazen “katılıkla” da ilişkilendirilir. Burada katılık kelimesi ile kibir, davranışta sertlik, başkalarına karşı duyarsızlık vb. şeklinde anlaşılmalıdır.
Asalet olgusu, evrene daha geniş bir perspektiften bakan felsefe dünyasının da ilgi odağıdır.
“Asalet, boyda değil soyda; incelik, belde değil dilde; doğruluk, sözde değil özde; güzellik, yüzde değil, yürekte olur.” diyen Mevlâna’nın yanı sıra filozof Platon “Asalet doğuştan değil, davranışlardan doğar.” diyerek felsefesini daha çok hareket bağlamında kurgulamıştır.
Asalet çeşitli erdemlerle yakından ilişkilidir: ağırbaşlılık, yüce gönüllülük, karakter, güzellik ve iyilik. Zarif ve daha geniş bir anlam içerir bu kelime. Hayatın getirdiği zorluklara iyi niyetle yaklaşmak, güçsüzlük, hayal kırıklıkları, zorluklar gibi kötülüğün bin bir yüzü karşısında iyiliğin erimesini önleyerek her tür zorlu koşulda her gün yenilenmek için çaba sarf etmektir. Kısaca iyi olmayı istemek şeklinde de tanımlanabilir.
Kendini tanıyan insanda geliştirilen bu özellikler bir bütünlük duygusu sağlar. Kendini gerçekten tanımayı amaçlamayan kişi ise, kendisinin sadece bazı kısımlarını görmek ve diğerlerini gizlemekle yetinir. Parçalara ayrılan bir kişi bir bilmecedir çünkü bir kimlik olarak sadece bir parçayı tercih etmenin zorlu seçimi ile karşı karşıya kalır. Bütünlük eksik olunca asalet de olmaz.
Scipio Aemilianos[1] der ki: “Asalet (dignitas) ahlaki anlamda kusursuz olmalıdır: Bütünlükten asalet doğar, asaletten ise şeref; şereften yönetim doğar, yönetimden ise özgürlük.”
Onur, kişinin kendi liyakatine dayanır ve her kişi kendi insani durumu gereği tüm öznel ve nesnel liyakatlerini vurgulamalı ve öne çıkarmalıdır. Onur, aynı zamanda cesarettir, duruma ya da modaya göre ne durumlara uymak ne de vahşice tepki vermektir. Cesaret, tüm eylemlerdeki onur ve ölçülülüktür.
Asaletli yaşamın amacı gelişmek, evrimleşmek ve daha iyi olmaktan ibarettir. Bu da insan doğasının bir parçasıdır. Hayvan hayatta kalır, insan yaşar. Hayatın bir amacı olmalı ve bu amaç, her insanın kendi tarzında yorumladığı fiziksel bir hayatta kalma ve duygusal refaha indirgenmemelidir.
Asalet, felsefi bakış açısından iyi ile kötü olanı ayırt etmek için içsel bir onur ve bütünlük şeklidir. İyiliği uygulamak için onur, insanın kendi davranış, fikir ve duyguları ile bir birliğe dönüşmesi için bütünlüktür.

Asaletin imajı. Cesare Ripa (1560-1622), İtalyan sanatçı ve zamanının en etkili amblem kitabı olan “İkonoloji” nin yazarı.
Bu ikonunda, Asalet erdemini ağır bir sandık taşıyan bir hanımefendi ile temsil etmiştir. Muhtemelen göstermesi gereken çabayı açığa vurmadan ağırlığı taşımanın asaletine işaret etmektedir.
Zeynep ELKIRMIŞ
[1] Scipio Aemilianus (Scipio Africanus Minor) (D. MÖ 185- Ö. MÖ. 129) Romalı devlet adamı, politikacı ve asker. Scipio Aemilianus – Vikipedi (wikipedia.org)